Bu Blogda Ara

15 Ocak 2014 Çarşamba

ÇOK SEVERİM : GÖSTERGEBİLİM

İLETİŞİM ÇALIŞMALARINDA GÖSTERGEBİLİMSEL YÖNTEM

Gösterge bir nesnenin  bir olgunun varlığına ya da gerçekliğine karar vermemizi sağlayan bir kavramdır.Bir nevi nesnenin olgunun varlığını gerçekliğinin saptanmasına yardımcı olur.Tabi bunun iyi kötü yalan gerçek yorumlaması herkesin kendi algılamasına bağlıdır.Göstergebilim genellikle pozitivist olmayan yöntemler arasında yer almaktadır. Öte yandan çıkış noktasının yapısalcılık olması nedeniyle söylem çözümlemesi gibi diğer yorumsayıcı yaklaşımlarla kıyaslandığında pozitivizme de yakındır.

En genel tanımıyla göstergebilimse göstergeleri gösterge dizgilerini ele alan bir bilim dalıdır. Kimi bilginler gösterge bilim içine doğal dilleri katarken kimileride göstergebilimin sadece dil dışı göstergeleri inceleyen bir dal olduğunu savunur.
1960'lardan sonra biri yapısalcılık biri post-yapısalcılık yaklaşım içinde çıkan Ferdinand de Sassure'un ve Charles Sanders Pierce'in tanımlamaları vardır. Pierce bilimi semiyoloji, göstergelerin toplum yaşamı içindeki yaşamı olarak tanımlamıştır. Sassure ise dille ilişkilerini incelemiştir.Bunlar dışında Gösterge bilimi inceleyen birçok kuram daha bulunmaktadır.Genel kanaat iletişim üzerine; İletişimi ileti aktarımı olarak ele alan doğrusal süreç modellerinin aksine yapısal modeller , iletişimi bir süreç değil anlamın oluşması olarak ele almaktadırlar.

Yapısal modellerde iletişimin gerçekleşmesi göstergelerden bir ileti oluşmasına bağlıdır.Bir başka deyişle yapısal modeller yapılandırılmış ilişkilerin anlamı nasıl oluşturduğunu inceler. İletişim çalışmaları kapsamında metin olarak filmlere televizyon ve radyo programlarına reklam posterlerine göndermede bulunur.Bu göndermelerin anlamının incelenmesinde gösterge, gösterilen ve gösteren 3 önemli temel varsayımlardır. 3 temel öğeyi Sassure ile incelediğimizde dili kültürleştirmiş " gösteren iletinin alıcı tarafından duyulmasını sağlayan ses imgesi,gösterilen ise , alıcının usunda oluşan anlamdır" şeklinde aktarmış örnek olarakta gösterge bilimsel bir sistem olarak sinema bir dildir, her bir film ise sözdür demiştir.Pierce ise gösterge bilim ve mantık arasında bir ilişki kurmuş ve 3 parçalı modeli oluşturmuştur. Bu modelde gösterge " bir şeyin yerini tutan bir başka şeydir; yorumlayan göstergeyi yorumlayan bir başka şeydir e nesne göstergenin karşılık geldiği şeydir" demiştir. Aynı zamanda Pierce göstergebilimi 3 öğe üzerinde açıklamış göstergenin ; nesnesiyle arasında benzerlik ilişkisi olan gösterge olarak fotoğraf resim, belirtili olarak göstereniyle doğrudan ilişkili gösterge duman ayak izi ve sembol nesnesiyle tutarsızlık ilişkisi bulunan bir gösterge olarak tanımlamıştır.(bayrak trafik ışıkları)

ÇÖZÜMLENME SÜRECİ 

Gösterge bilimsel çözümleme daha çok kültürel çalışmalarla yakın ilişki içindedir.İçerik çözümlemesi niceliksel bir yaklaşım iken , gösterge bilim yapısallaştırılmış bir bütün olarak metinleri çözümlemeye çalışmakta ve gizli yan anlamları da araştırmaktadır. Yani göstergebilim nadiren nicelikseldir ve sıklıkla böylesi yaklaşımları reddetmektedir. Bununla birlikte bazı araştırmacılar, göstergebilimsel çözümleme ve içerik çözümlemesini ya da göstergebilimsel çözümleme ve derinlemesine görüşme tekniğini birleştirerek kullanmaktadır.Özetlersek bir metin ya da sosyokültürel pratikler gibi öğeleri ve onların arasındaki karşıtlığı, bağlantıları ve mantıksal ilişkileri anlamlandırmayı içerir.Bu karşıtlıkların mantıksal ilişkilerini Sassure 2 şekilde açıklar biri dizimsel (sentagmatik) diğeri diziseldir( paradigmatik). Dizimselde metnin görünen anlamının çözümlenmesidir. İlişkilerin incelenmesi , metnin üretimi ve yorumlanmasının altında yatan uzlaşıları ya da birleşme kurallarını açığa çıkartması bakımından önemlidir.
Bir dizim metindeki gösterilenlerin düzenli birleşimidir. Örnek:  Basılı bir reklam, görsel gösterenlerin biri dizimi olabilir. Parça bütün ilişkisi olmakla birlikte ardışıklık ve uzamsal yapı vardır. Pek çok göstergebilimsel sistem drama sinema televizyon ve www gibi uzamsal ve zamansal dizimlerle ilgilidir.

 GÖSTERGEBİLİMSEL İLETİŞİM ÇÖZÜMLEMENİN AŞAMALARI

Çözümlemeye başlamadan önce çözümleme konusuna nesnesıne karar vermek. yani hipotez sağlayacak örneklem oluşturmak

·        Nesnede Örnek bir fotoğraf ise ; kaç kişi var, nerede duruyorlar pozisyonları nedir kullanılan renkler nelerdir ?
·        Metnin yorumlanması, karşıt ilişkiler nelerdir, dilsel göstergeler ve imgesel farklar nelerdir?
·        Kültürel kodların bilgiyi nasıl harekete geçirdiğinin incelenmesi
Metne ilişkin genellemelere ulaşmak- hipotezin doğrulanıp doğrulanmaması . (Başta belirttiğimiz gibi yorumun girmesi)

“MEDYA VE GENÇLİK;15-24YAŞ ARASI GENÇLERİN TELEVİZYON DİZİLERİNİ İZLEME PRATİKLERİNDEKİ DÖNÜŞÜM” TEZİNİ İNCELEMEK

             1-ARAŞTIRMANIN KONUSU


15-24 Yaş arası gençlerin televizyon dizilerini izleme pratiklerindeki dönüşüm , okuma ve anlamlandırma süreçleri ele alınmıştır.

2-AMACI


15-24 Yaş arası gençlerin kimlik oluşumunda televizyon dizilerine yönelimlerini aydınlatmaktadır. Araştırmanın 15-24 yaş aralığındaki gençlerin yönelimlerini aydınlatmada 3 hedefi vardır;

A-) Gençlerin televizyon dizilerini izleme durumunun yaşam biçimleriyle, ergenlik dönem evreleri, aile bağları ve  ilişkileri, arkadaş çevresi ve gündelik hayattaki boş zamanlarıyla bağlantılarını bundan kaynaklı yönelimlerini aydınlatmak.

B-) Gençlerin televizyon izlerken etkinliklerini ortaya çıkarmak , televizyon dizileri hakkında söylemlerini görmek, anlatı ve anlamlandırmalarını incelemektir.

C-) Televizyon izleyecilerinin;

* Aktif mi -Pasif mi ?
* Tek mi - Kitle mi ? yoksa;
* Tüketici mi ? Kamu mu ? olduğunu açıklamaktır.

Genel bağlamda bu alışkanlıkları incelemek için “kullanım ve doyumlar” kuramından ziyade bir kültürel çalışma ekolü olan Stuart Hall’ün “Etkin izleyici”, “ Kodlama ve Kodaçımlama” kuramı içerisinde ele alınmıştır.

3-)KAPSAMI

A)    ARAŞTIRMANIN EVRENİ


Ankara- Yenimahalle semtinde ikamet eden 15-24 yaş aralığındaki 26 çalışan, 22 öğrenci ve 2 çalışmayan genç araştırma evrenini oluşturmuştur.

B)    ÖRNEKLEM SEÇİMİ


Devlet İstatistik Kurumu’nun verilerine başvurularak, bu bilgiler ışığında düşük-orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeylerden bireyler seçilmiştir. Çalışma bu evren içinde kendine örneklem olarak, kültürel açıdan en fazla çeşitliliği sunan illerden biri olan Ankara şehrinde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından sosyo-ekonomik değerlendirmede her üç kategoriyi de içinde bulunduran (düşük-orta-yüksek) semtlerden Yenimahalle’de yasayan 50 genç birey seçilmiştir.36 Rastlantısal örneklem yöntemiyle seçilen ve her yaş kategorisinden 5 kişiyle yapılan görüşmelerde gençlerin 26’sı çalışan, 22’si öğrenci ve 2’si işsiz bireylerden oluşmuştur. Çalışan ve öğrenci kategorilerinin belirlenmesinde ise Türkiye’de Gençlik araştırmasının genel verileri esas alınarak belirli bir ölçek oluşturulmuştur.

                  4-) KULLANILAN TEMEL KAVRAMLAR

İzleyici Kavramı- İzleyici Alışkanlıkları: Bir medya düzeni içerisinde kurulu olan düzen üzerinden televizyonun toplumu yöneten ve bireylerin televizyona karşı izleyici alışkanlıklarını ortaya koyan kavram olarak ele alınmıştır.

         Sosyo-Ekonomik Düzen: İzleyicilerin televizyon karşısında hangi kanalı veya kaynağı kendi düzenlerine göre nasıl yorumladıkları,  nelere yöneldikleri ve bu yönelmelerin üzerinde Sosyo-Ekonomik düzenin etkisinden bahsedilir.

         Anlatı ve Alımlama: Roland Barthes’ın semiyotiğinde temel ilgi anlamlandırma ve temsil süreçleri ve sistemleri üzerine oluşmuştur. Barthes, nesneler ve pratiklere dair işaret sistemleri bağlamındaki analizlerinde anlam üretiminin yapısal mekanizmasını ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Anlam üretiminde 15-24 yaşındaki gençlerin diğer faktörlerle birlikte birlikte yorumlamanın ortaya çıkarabilmesi için kuram üzerinde durulmuştur.

         Kültürel Çalışmalar: Ortaya konulacak alımlama çalısmasında,
geleneksel anaakım yaklaşımlarınca ele alınan nicel bilgiler ve çeşitli izleme/okuma tipolojileriyle yetinilmeyip, izleme süreçlerinin incelendiği ve izleme deneyimlerindeki çeşitliliklerin nasıl ve niçin oluştuğu ayrıntılı bir biçimde yorumlanmaya çalışılmış, daha önceki kültürel çalışmalardan yararlanılmıştır.

            Medya: Her türden sözlü, yazılı, basılı, görsel metin ve imgeleri içeren çok geniş iletişim araçlarını kapsayan bir kavramdır. Bu ortamda televizyon, giderek etki alanını genişletmesi ve insan yaşamının hemen her alanına ve anına farklı mecralarla nüfuz etmesi sayesinde birey/toplum üzerindeki etkisi noktasındaki tartışmalarda başrolü oynamaktadır.

                       
5.VERİ TOPLAMA YOLU VE ARAÇLARI

Araştırma, görüşme sırasında biçimlenir ve derinleşir. Çalışma kapsamında da görüşme yöntemiyle veriler  toplanmış; bu kapsamda görüşme formu yaklaşımı benimsenmiştir. Araştırmacıya da  esneklik sağladığı için yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır.

                                        6-) ARAŞTIRMANIN BULGULARI

Televizyonun geleneksel medyada her geçen gün gücünü arttırması televizyon dizilerinin özellikle gençler olmak üzere her kesime hitap etmesini sağlamıştır. Her kesime hitabı sağlaması araştırma sonucunda birkaç bulguyu da bize aktarır;

·                   Pembe dizilerin artık sadece kadınlar tarafından değil tüm aile bireyleri tarafından izlenmesi

·                   İlgi sonucu dizi ithalatı yavaşlamış , kalite arttıralarak özellikle Arap ülkeleri başta olmak üzere ihracat başlamıştır.

·                   Dizilere ilginin artması sanat-sanat içindir anlayışından , güncel sorunlara , hikayelere yer vermesi ile sanat-toplum içindir anlayışını getirmiştir.

·                   Toplumun duygularının temsili olmuştur.

·                   Araştırmada özellikle görülen hiçbir gencin televizyonda dizi izlemediğine ulaşılamamıştır.

·                   Gençler en az birkaç , en çok 30 dizi olmak kaydıyla ortalama 7-8 televizyon dizisini düzenli olarak takip etmektedir.

·                   Yeni iletişim teknolojilerinin gündelik hayatlarında kapladığı alanın genişlemesine rağmen , televizyonla olan ilişkilerinde herhangi bir sorun yaşamadığı ortaya çıkmıştır.



KÜRESELLEŞME VE ORYANTALİZM


                            KÜRESELLEŞME VE ORYANTALİZM

Küreselleşme dediğimizde herkesin aklına gelen farklı bir tanım vardır. Genelde insanların düşündükleri dünya  hakimiyetini isteyen birinci sınıf ülkelerin az gelişmiş ülkelerin kendi çıkarları, görüşleri doğrultusunda maddi manevi sömürüyor olmasıdır. Bu kavram nedense 2. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkmıştır. Daha öncesinde yok muydu peki? Küreselleşme, kapitalizm uğruna 1. Dünya Savaşında sömürülen Osmanlılar,  Almanlar,Bulgarlar ve bir çok millet-devlet bu kategoride değiller miydi ? Ya da daha eskilere gidelim; sanayi devrimi veya gezginlerin Amerika , Hindistan keşifleri.Buradan çıkarabileceğimiz sonuç küreselleşmenin sadece 2.Dünya savaşından sonra ortaya atılmış bir olgu ve aynı zamanda da doğrudan ekonomik şekilde olmadığıdır. Genel anlamı ile ; Küreselleşme maddi-manevi değerlerin ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılmasıdır. Ekonomiden siyasete, siyasetten toplumsal ve kültürel alanlara kadar etkisi vardır. Dile getirmek istediğim nokta küreselleşmenin toplumsal ve kültürel alanı üzerine yoğunlaşmak olacaktır. Çünkü mevcut düzenle birlikte gelişen ekonomik , siyasi sistemler küreselleşen dünyada toplumları ve kültürleri etkilemektedir ve toplumlar hızlı bir şekilde değişime uğramaktadır. Amacımız bu toplumsal değişmenin dünyada nasıl başladığını, Türkiye’deki ulusal kürüselleşmeyi ve Ab ilişkilerinin bir oryantalizm değerlendirmesi şeklinde önemi olacaktır.
Esinlendiğim kitap olan Edward Said’in “Oryantalizm” kitabı bir nevi toplumsal ve kültürel emperyalizmin önemini vurgulamaktadır. Oryantalizm ile küreselleşmeyi ilişkilendirdiğimizde , toplumsal ve kültürel olarak neden-sonuç ilişkisine ulaşabiliriz. Şarkiyatçılık olmadan toplumsal ve kültürel küreselleşme olabilir miydi veya hakkında daha fazla söz söylenebilir miydi ? Batı toplumu doğuya merak duymasaydı , ekonomik bir sömürü olarak görmeseydi bu kavram da ortaya çıkmayacaktı.Peki batılı devletler neden doğunun toplumunu ekonomik sömürgeden ziyade incelemeye aldı. Batı devletlerin kendi zayıf yönlerini gizlemek veya bulmak, doğulu korkusu veya farklı bir durum mu söz konusuydu?
18.yy’da genellikle batılı aydınlar, doğunun kültürünün Hristiyan batı kültürü karşısında üstün olduğunu savunuyorlardı. En önemli nedenlerden biri de din faktörüydü. İslamın Hristiyanlığa göre daha hoşgörülü olması veya koloniye dahil edilmeye çalışılan Hindistan’daki statik-yozlaşmış yapının nasıl olduğunun merak edilmesi, toplumsal ve kültürel araştırmaların yapılmasına sebep olmuş ve toplumsal kültürel küreselleşmeyi başlatmıştır. Bu duruma bir örnek daha verecek olursak; kilisenin önemini yitirmiş olması, kilisenin bir nevi hristiyanların farklı din arayışı içine girecek korkusu ve doğuda din birliğinin, yayılmacı din politikasının olmasını gösterebiliriz. Tabi toplumsal ve kültürel araştırmalara gidilmesinin ve doğuya kültürel bir bakış açısı getirmesi tek din kaynaklıda değildir. Burada devreye “beyaz kadın” girmektedir.
Kadınların egzoteik ve hakimiyet altına alınmaya istekli olması, harem kültürünün batıya göre farklı karşılanması, erkeğin ise kadına “sapıkça” bakması bu süreci hızlandırmıştır.
             Araştırmalar yapıldıkça bazı fikirlerde kristalleşiyordu. Bunlar doğunun şehvet düşkünlüğü, despotluk eğilimi , sapık zihniyet, yanlış gözlem ve hafıza geriliğiydi. Kısacası doğuya bir zaaf atfedilmekteydi. Şark-Doğu denilince neredeyse akla sadece bir erkeklik alemi, kadınlığın erkeklerin yarattıkları bir kavram olduğu düşünülüyordu.
            Başka bir bakış açısı da, her toplumda kabul gören “ herkes kendi tarihini kendi oluşturur” düşüncesidir. Bu düşünceye göre batılıların,  doğu toplumunun geri kalmışlığını , kültürel geriliğini kendi çıkarlarına göre yazıp çizmeleri sadece bir yanlılıktan ibarettir. Oryantalizm kavramı ortaya çıkarken doğudaki zenginliklerden bahsetmemek bu yanlı durumunda apaçık bir örneğidir. Batılının kafasında geride kalmış bir doğu yaratmaktır. Görüldüğü gibi, size göre doğru olan başkasına göre doğru olmayabilir.Bu durumu da doğru veya yanlış olarak kabul edemeyiz.
Küresel sömürgeyle gelen durum bu şekilde olunca tepki olarak önyargıları kırmak amacıyla “Oksidentalizm” terimi üretilmiş , aslında batının öne sürdüğü , zaten doğrulanamayacak hipotezleri bir nevi doğrulamış olarak görüyorum. Çünkü ortada herkese göre farklılık gösteren olgular dilden dile dolaşırken bu önyargıları kırmaya çalışarak da önyargıları kabul etmiş olunuyor. Bu önyargıları kırmak yerine Oksidantalistler, doğu hakkında bilinen , bilindiği sanılan önyargılar yerine batının doğudan aldıkları icatları , kültürleri ve güzellikleri savunsalardı günümüzde oryantalizm doğunun kültürel emperyalizmi altında ezilen topluluklar, kültürler olduğunu değil batının çıkarlarına sebep olan kültürlerin birleşmesine ,gelişmesine kaynak olacak bir kavram olabilirdi.
            Oryantalizm kavramının birazda Türkiye gerçekleri üzerine tartışmak gerekir. Küreselleşmeyi Türkiye üzerine örneklersek;Türkiye’ninde çok kültürlü bir yapıya sahip olmasından dolayı doğu-batı sentezi yapılabilir.Öncelikle Edward Said’in tüm hayatını bir batılı gibi yaşaması tüm batı kültürlerini görmesi,onlara sahip olması kendisini tam anlamıyla bir batılı yapmamıştır.Çünkü onun bir kökeni vardır ve o bir doğuludur. En iyi batılının yaptığının daha iyisini de yapsa o hep bir doğulu kalacaktır ve batının gözündeki ön yargı hep sürecektir. Ülkemizde de böyle değil mi ? Acaba batıda yaşayanlar veya batılılar Doğu Anadolu’yu , Güney Doğu Anadolu’yu hep bir önyargıyla  mı görecektir.Türkiye üzerinde ulusal küreselleşmeyi düşündüğümüzde ; dini açıdan çok fazla küresel yapı bulunmasa da etnik ve kültür farklılıkları açısından küresel bir Türkiye karşımıza çıkar. Doğruluklar tartışılır.
Batıda bir ailenin bir-iki çocuğunun olması , doğudaki ailenin altı-yedi hatta onu bulması batılının gözünde doğuluyu hep bilinçsiz gösterir.Ama bilinmez ki coğrafi yaşamın zorlukları batılıya göre bu bilinçsizliği beraberinde getirmiştir.Örnek olarak %90 doğu nüfusunun hayvancılıkla tarımla hayatlarını ikame ettirmesi daha fazla insan gücüne ihtiyaç duydurmuş ve kalabalıklaşma bu şekilde sağlanmıştır. Bu durumdan kaynaklı diğer bir ötekileştirme ; Batılının gözünde ailevi yapı- yapılanma küçük çaptadır ve aidiyet duygusu , akrabalık yapıları çok fazla gelişmemiştir.Doğuda ise tam aksine birliktelik gelişmiş ve Osmanlı’dan beri süregelmiş bir gelenek olmuştur. Bu yapılanmaya karşı olan cinayetler , töre olgusu batılı tarafından yanlış anlaşılmaya sebep olmuştur. Tabi ki ; İnsan öldürmenin doğru bir tarafı yoktur ama her ötekinin geleneği herkese göre farklı yorumlanabilmektedir. Bunun gibi sayabileceğimiz bir çok olay olgu daha vardır.Genç kızların genç yaşta evlendirilmesi, terör olaylarının artışı ve doğuda yaşanması, çok eşlilik vb...  Daha önce küresel örnekte verdiğimiz gibi her kültür kendi arz talebini yaratıyor ve ön yargılara sebep olabiliyor. Türkiye’de bir doğulu her ne kadar eski dönemlerdeki kadar olmasa da ötekileştirilebiliyor. Said örneğindeki gibi doğudan göç etse de, adı her zaman doğulu kalıyor. Türkiye’de gözlemlediğim bir oksidentalizm oluşturamıyor. Çünkü doğudan alınabilecek tek olgunun yemek kültürü olduğunu düşünüyorum. Belki benim içinde doğuda yaşamadığım için , Said’e yapılan önyargıların kafamda oluşmuş Türkiye doğusudur.
Değinmek istediğim diğer bir konu ise Türkiye üzerinde gerçekleştirilmeye çalışılan Avrupa Birliği “Oryantalizmi”dir. 1940’lı yıllardan beri süregelmiş sürekli AB’ye gireceğiz iddiasıyla Türkiye’deki etnik, kültürel , siyasi ve ekonomik yapıya karışılan, günümüzde de devam eden bir süreçtir.
Tüm güçlerin ( genellikle ekonomik) birlikte olduğu düşünülen Avrupa Birliğinde kendi organizmalarını bir bir Türkiye’ye uygulanmaktadır.  Bunlardan bir kaçı; siyasette demokrasi paketleri, ekonomide yenilenme çabaları, etnik açıdan sürekli azınlıklara sağlanmaya çalışılan haklar hatta dükkan tabelalarının indirilip yenilenmesi hatta ve hatta kokoreçin AB’ye girdikten sonra kaldırılmasına karışılmaktadır.
Küreselleştirmenin getirdiği yenilik ve yaptırımlarla sözde Avrupai bir ülke yaratılmaya çalışılmaktadır.Avrupa Birliğine üye olduğumuzu varsaysak da gözlerinde hep doğulu kalacağız. Tabi bu sadece bir varsayımdır. Nedeni ise ; saat 10’a kadar içki satışının olması, kızlı erkekli aynı evde yaşanılamaması gibi durumlar Avrupa Birliği kriterlerine ne kadar uygun olur bunu bilemeyiz, tartışılacak bir konudur. Sonuç olarak etnik , kültürel bir olgu bir yana ekonomik ilişkiler ülke çıkarları bu sürece karar verecektir. Bunlar birkaç sebeptir. Bunların altında yatan gerçek isteklerde daha ağır bir sömürüye zemin hazırlamaktadır.
            AB açısından bu süreci değiştirmenin tek bir yolu vardır. Türkiye’nin AB’nin tüm küresel sömürülerine ayak uydurmasıdır. Tam bir küresel sömürünün gerçekleşmesi için de “Ay yıldızdan vazgeçmek” bir nevi islamiyeti çağrıştırdığı için,  Egemenlikten vazgeçmek bir nevi “ Egemenlik kayıtsız şartsız Avrupa Birliğinindir” düşüncesi yaratmak, Tüm hukuku Avrupa Birliğine göre yaratmak. Daha ince düşünmek gerekirse de ; Ermeni Soykırımını kabul ettirmek, Doğuda bir Kürt Özerk Devleti kurmadan AB’ye almamak, Güney Doğuyu İsrail'e bırakmak denilebilir.
            Kısaca AB’nin bu düşünceleri küreselleşen dünyada direk olarak Türkiye’yi bölme uğraşlarını dile getirdiğini düşünebiliriz. Oryantalizmle düşünürsek de; AB’nin gözünde Türkiye hep bir doğulu kalacaktır.


YENİ MEDYADAKİ "YENİ" KAVRAMI ESKİYOR MU ?

                                    YENİ MEDYADAKİ "YENİ" KAVRAMI
                                                        ESKİYOR MU ?
            Yeni ortamlar, yeni araçlar. Kısaca yeni medya.Basılı gazeteden radyoya, siyah beyazdan renkliye süregelen aslında yerini internete, mobil iletişime ya da asosyalliğe bırakan yada bıraktığı düşünülen  kavram. Demokratlaştığımızı düşündüğümüz aslında düşünüp izlendiğimiz " panaptikon" sistemler düzeni.Yeni ortamlar , yeni araçlar , yeni sistemler dedik ama; yeni olması için eskiyle değişmesi , eskinin yok olması  veya gerçekten gözden kaybolacak kadar azalması gerekmiyor muydu ?
            Yeni medya  yazılan , düşünülen en genel anlamıyla dijital kodlama sistemi ile temellenen, eş anlı ve yoğun kapasiteli, yüksek hızda, karşılıklı ve çok katmanlı, multimedya biçimselliğine sahip medyayı tanımlayan bir ifadedir. Bir nevi radyo , televizyon, sinema ve basılı gazeteden farklılasan yönleridir.Bu güzelliklerin yanında " her gülün bir dikeni de vardır" demek yanlış olmaz. Bilginin kullanılmasındaki etik sorunlar, sansür , mahremiyet , konu ihlalleri, tektip insanı da yaratması sözde bittiği sanılan geleneksel medya  yeni olanı açıklıyor.
            Kullanım hiyararşilerinin sürekli değiştiği dünya düzeninde "interneti olmayan ev", "mobil cihazı olmayan birey" kalmadı.Bir telekominikasyon şirketinin genel müdür yardımcısı Dehşan Ertürk, dünya çapında yapılan bir akıllı telefon kullanıcı araştırmasında 1.5 milyar akıllı mobil cihaz kullanıcısı olduğunu söylüyor.1.5 milyar insan demek dünya nüfüsünün %25i, bir nevi her an enformasyon kirliliği yaratmakla birlikte gazeteciliğin" yeni gazeteciliğin" değerinin azaldığını düşündürüyor.Tabi bu konu böyle olunca geleneksel gazeteciliğin , profesyonelliğin değer kazandığı döneme giriliyor. Açık içerik yerine , denetlenebilir kesin doğruyu yazmasa da yanlışa çok az tahammülü olan bir olgu geleneksel gazetecilik veya medya , yeni medyanın tanımını alıyor.            İnternet etkisinde ise; hızlı bir o kadarda yoğun ve açık ulaşılabilir içerikler.Binlerce  yeni medyayla doğan, değerlilikleri devam edip etmeyeceği belli olmayan yeni medya ürünü kendine yer bulabiliyor. Stephan Covey'in bir ikna-satış kuramı olan "az ve kıt" olanın değerli olması yeni medyanın " yeniliğine" çok ve birbirine benzer olmasından dolayı darbe vurmaktadır. Hangi habere yazılı basında bir gün sonra çıkmadan inanıyoruz ? Hayatta sağlamasını yapmadığımız kaç şeye inanıyoruz? Bu hipotez Philip Meyer'in "2043'de son basılı gazete çıkacak" hipotezini çürütüyor.
Kısaca tanımlarsak;
            "Paylaşım","katılım" ve "olayların içinde olma duygusu" yeni medyanın getirdiği  diğer öncüller. Yeni Medya demokratikleştiğimizi savunup yüz yüze konuşamayacaklarımızı yazabildiğimiz, sesin-sözün önemini bitirdiğimiz asosyalleştiğimiz yorumlarımızdır.
            Editör tarafından onaylandığında "fişlendiğimiz" onaylanmadığında sansürlenen, sadece katılım sağladığımızı düşündüğümüz bir "egodur".
            Michel Foucoult'un görüşlerinin doğrulandığı kendi kendimizi izlettiğimiz panaptike ortam yeni bbg evidir. Özgürleştirdiğini düşündüğümüz "yeni" aslında kendi kabuklarımızı ördüğümüz bir ev bile değil aslında, "yeni" bir bbg kümesidir "yeni medya".
            Sonuç olarak ; "Face to Face"iletişimin aksine belki de kendi kendini izletmeyi seven kesim "yeni" bir medya oluşturuyor. Yeni medyayla iletişimin, katılımın arttığı düşünülürken "topluma yararlı" gibi görünen "yeninin" uzun vadede zarar vereceğini düşündürüyor. Eski medyanın sözde " can çekiştiği" günlerde yeni medya eskiyor, eski hep yeni kalıyor.


YURTTAŞ GAZETECİLİK KAVRAMININ YENİ MEDYADA İNTERNET,SOSYAL MEDYA ve MOBİL İLETİŞİMDE SUNUMU

YURTTAŞ GAZETECİLİK KAVRAMININ YENİ MEDYADA  İNTERNET,SOSYAL MEDYA ve MOBİL İLETİŞİMDE SUNUMU
           
                                   ALİ UÇAR
 ÖZET

Bu çalışmada, günümüz yeni medyasında yurttaşların oluşturduğu yeni bir kavram olan yurttaş gazeteciliği internet, sosyal medya ve mobil iletişim ile ilişkileri ele alınmıştır. Çalışma kapsamında yurttaş gazeteciliğinin nasıl ortaya çıktığı,  internet, sosyal medya ve mobil iletişim ile nasıl geliştiği incelenmektedir. Yurttaş gazetecilik ile gelen yenilikler , tabuları nasıl kırdığı ele alınmış ve örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır. Bu gazetecilik türüyle tartışılan konular masaya yatırılmış ve geleneksel gazetecilik ile karşılaştırılmıştır.

Anahtar Sözcükler : Yurttaş Gazetecilik, İnternet , sosyal medya, mobil iletişim

PRESENTATİON OF THE CONCEPTİON OF CİVİC JOURNALİSM  IN CURRENT MEDİA: INTERNET, SOCİAL MEDİA and MOBİLE COMMUNİCATİON.

ABSTRACT

In this study, A new concept  civic journalism which is made up by citizen was taken relationships in hand  with internet, social media and mobile communicaton  in current new media . Within this study; “How civic journalism showed up itself ”, “It  is examined how to progress with internet , social media and mobile communication ”. The innovation that comes with civic journalism, how to break taboos on media are  discussed and try to illusrated. This context also matched with mass media and  talked issues over conjunction with type of journalism.

Keywords: Civic Journalism , internet , social media, mobile communication








1.GİRİŞ

Tablet yazılarından, kağıdın bulunuşuna, kağıdın bulunuşundan mobil cihazlara kadar süregelen ve geçen binlerce yılda enformasyon habere dönüştürüldü, haberler gazetelerde, radyoda ve televizyonda  paylaşıldı. Yeni medya çağında ise internet ile başlayan bu haber paylaşımı , internetinde “cebe” girmesiyle yerini  mobil cihazlara bırakmıştır. İnternetin mobil cihazların (cep telefonları, tablet bilgisayarlar) içine girmesi , kamera-fotoğraf makinası  ile enformasyonun desteklenmesi yeni bir gazetecilik türü olan yurttaş gazetecilik terimini doğurmuştur. Web 2.0 çağının da gelmesiyle birlikte internet erişimi olan herkes dünya çapındaki milyonlarca ağ kullanıcısı ile bilgi paylaşabilmeye başladı. Yurttaş gazetecilikle birlikte haber değer etmenlerinden olan ilginçlik, önemlilik ve anlamlılık daha çekici hale gelmiş anlık paylaşımlarla , zaman ve mekanı ortadan kaldırmış, zamanlılık ilkesi üzerinde etki yaratmıştır. Enformasyonların sürekli olarak hızlı bir şekilde özellikle sosyal medyada olması bir nevi okuru da haberin içine sokmuş, yorum yapma, haberi yayma ve bilimum haberin tüm gerekliliklerini yerine getirme imkanı sağlamıştır.Web 2.0 ile gelişen bu mobil enformasyon akışı 3g (Third generation ) , mobil uygulamalar ve hızlı haber akışını destekleyen alt yapıdaki hızlılık ile enformasyon çoğalmasına sebep olmuş ve bir çok kesim tarafından hem mevcut gazetecilik anlayışının zarar görmesine hem de enformasyon kirliliğinden dolayı haber olan “inançları” azaltmıştır. Web 3.0 ‘ün de yakın zamanda hayatımıza girecek olmasıyla birlikte yurttaş gazeteciliği eleştirilerde artmaktadır. Şakar, bu durumu “gazetecilerin hem meslek onurlarını zedeleyen, hem de özgürlüklerini kısıtlayan bugünkü durum çıkmıştır. Başka bir deyişle, fiilen gazetecilik yapan, ama hukuken gazeteci sayılmayan medya çalışanları dönemi başlamıştır.”şeklinde eleştirmiştir.(1- Şakar 2008 s: 11) Ayrıca Şakar, “Gazetenin dünya görüşü, siyasi çizgisi yanında insanlık ve sosyolojik  boyutunda basın meslek etiğinin de göz önünde tutulması gerekir. Başka bir anlatımla, gazetenin çalışma şeklinin meslek etik ilkelerine uygun olması gerekir.” (Şakar 2008 s: 16) derken bu gazetecilik türüyle gelen etik sorunlara bir nevi değinmiş ve önemli bir nokta olan basın yayın organının çalışma şeklinin kişiyi daha açık şekilde görüşlerinin tutabileceği bir organ olması gerektiğini savunmuştur. Bu esneklik çoğunlukla sağlanamadığı içindir ki ; gazetecilikte yeni terimlerden biri olan yurttaş gazetecilikle “ yeni gazeteciler “ serbest şekilde istediklerini paylaşım yapmaya başlamış ve mobil gelişmeler ise bu duruma yardımcı olduğu için gelişme sağlamıştır.


  • ŞAKAR, Müjdat (2008) , “Basın İş Sözleşmesinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı” , Marmara Üniversitesi Çalışma ve Toplum Dergisi, Sayı: 2
   

2- YURTTAŞ GAZETECİLİK

Kavram olarak yurttaş gazeteciliği “ halk gazeteciliği ,katılımcı gazetecilik, demoktarik gazetecilik veya sokak gazeteciliği “ olarak günümüzde bu şekilde isimlendirilmektedir. Uzun’a göre ( 2006 s.633) Kamusal gazetecilik (public journalism), yurttaş gazeteciliği (civic journalism) ya da bazen topluluk bağlantılı gazetecilik (community-connected journalism) olarak adlandırılır.  Genel olarak, bir kişi yada bir grup vatandaşın haber ve bilgi toplama, raporlama, analiz ve yayma işlerinde aktif rol oynadığı hareketdir. Kişilerin kişisel blog’unda yada Twitterda, Huffington Post yada YouTube gibi yurttaş gazeteciliğine adanmış bir web sitesinde yada CNN iReport gibi ana akım medyanın uzantıları şeklinde çalışan interaktif web sitelerinde bir makale, podcast, fotoğraf yada video yayımlamaktan, varolan bir habere yorum yazmaya kadar çeşitlenir.Bu bilgi akışı artık yukarıdan kontrol edilmiyor. Okuyucular muhabir olabiliyor , vatandaşlar ve gazeteciler aynı kimliği paylaşıyor. Bundan dolayı yurttaş gazeteciliğin en demokratik gazetecilik şekli olduğu söyleniyor. Çünkü prensipte, internet erişimi olan herhangi bir kişi bile haber gündemini etkileyebiliyor.

2.1 Yurttaş Gazeteciliğin ortaya çıkması ve buna etki eden faktörler

         1998 yılında, 31 Mayıs–3 Haziran tarihleri arasında WEF (World Editors Forum) toplantısında insanların giderek daha az gazete okuması ve daha az televizyon izlemesi ve önceleri reyting getiren cinayet, skandal, sansasyona dayalı haberlere ilgisiz ve tepkisiz kalması sorununa ortak çare olarak haberleri yeniden tanımlama, hedef kitleyi harekete geçirme ve farkındalık yaratmaya yönelik bir gazetecilik anlayışının yaşama geçirilmesi üzerinde görüş birliğine varılmıştır. Bu toplantıda özellikle yurttaş gazeteciliği kavramı öne çıkarılmıştır. (Mora, 2006, s.41) Bu çerçeve ilk bakışta günümüze uyarlandığında yurttaş gazeteciliğinin bu toplantıda konuşulması şaşırtıcıdır. Çünkü günümüz anlamında belirtildiği gibi yurttaş gazeteciliği bir “ aykırılık hareketi” olarak yorumlanmaktadır fakat Dünya Editörler toplantısında ele alınan konunun genel olarak okuma ve izleme alışkanlıklarına yönelik olması , yurttaş gazeteciliğinin çıkış dönemi ve günümüze uyarlamasında bir karmaşıklık bulunmaktadır.

·         MORA, Necla, (2008) “Medya Çalışmaları Medya Pedagojisi ve Küresel İletişim” , İstanbul, Altkitap Yayınevi
·        UZUN, Ruhdan, (2006) “ Gazetecilikte Yeni Bir Yönelim : Yurttaş Gazeteciliği”,  Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı :16


Bu da; teknolojinin gelişmesiyle ,kapitalizmin silahı olacak yurttaş gazetecilik  Uzun’a göre (2006 s. 634) “Kapitalizmin bunalımlarına paralel olarak basının da periyodik olarak sorunlar yaşadığı göz önünde tutulursa, bu sorunları aşma çabasının gazetecilik pratiklerine de yansıyacağı ve sistemin kendi ideolojisi için işlevsel olan arayışlar içine gireceği açıktır. Sistem içinde kalınarak yapılan bu düzeltme çabalarının satışı ise yeni ve alternatif gibi sunularak yapılır. Bu çerçevede yurttaş gazeteciliği olgusu da, medyanın yaşadığı sorunları aşma çerçevesinde yeni bir alternatif gibi sunularak gündeme getirilmiş ve tartışılmıştır.”  Uzun’un da belirttiği gibi kapitalizmin bir ürünü olarak piyasaya sürülmek istenen “yurttaş gazetecilik” kavramı yerini günümüzde kapitalizm karşıtı bir harekete dönüşmüştür.

         Diğer bir konu ise medyanın tek elde birleştirilmeye çalışılması ve bu çalışmaların demokrasiye bir sansür-engel olduğu vurgusudur. Demokrasiyi açıkça tehdit eden sansür olgusu, Keane’a göre yurttaşın devlet aktivitelerine ilişkin ihtiyaç duyduğu enformasyonun serbestçe dolaşımının baskıcı yöntemlerle engellenmesidir. Hükümetler, muhalif görüş ve bilginin serbestçe dolaşmasını engellemek için bir dizi düzenleme ve bilgi çarpıtma mekanizmasına başvurur. (akt. Arsan, 2011, s.3) Bu çarpıtmaların sonucunda enformasyonun serbest dolaşımı olmamakta , demokratik halk kitle iletişim araçlarını düzgün bir şekilde kullanamamaktadır.

Chomsky’ye göre medyanın denetiminin devlet ve şirketlerden yoksun olması gereğidir. Tüm kamu alanlarını, hükümet, şirket ve iş dünyasının mesajlarından kurtarmak için tüm ticari yayın medyasının halka devredilmesini ve halk üretim kütüphanelerinin oluşturulmasını, böylece demokratik halk kitle iletişim araçlarının ve medya ağının ortaya çıkışını sağlamayı önermiştir (1995 s.19). Başka bir deyişle ; sadece medya alanında değil hangi alanda olursa olsun, devlet,medya ve halk işlerini birlikte yürütmeli, sorunları birlikte çözmeli ve refah sağlanmalıdır. Bu görüşü Mora ; ( 2008 s.35) “Demokratik toplumlarda, yönetilenlerle yönetenler arasında bir köprü işlevi görmesi gereken medya, yöneticilerin yanlış politikalarını, kararlarını, ihmallerini, yolsuzluklarını ortaya çıkarmaya çalışarak, kamu adına denetim görevini yerine getirmelidir. Bu bağlamda medya;  haber verme, denetim ve eleştiri,  Kamuoyu açıklama ve oluşturmakla yükümlüdür.



  • ARSAN, E. (2011), “ Sivil İtaatsizlik Bağlamında Bir Araştırma; Gazeteci Gözüyle Sansür ve Otosansür” Cagito Dergisi Sivil İtaatsizlik Sayısı
  • CHOMSKY, N. (1995), “Medya Denetimi” , İstanbul, Tüm Zamanlar Yayıncılık

Bu yükümlülükleri medyanın yerine getirmemesinden dolayı kavramın ortaya çıktığını düşünmektedir.” Şeklinde dile getirmiş ve Sazak’ın genel bir uzlaşı  olarak da gördüğü ; yurttaş gazeteciliği yapanların, haberleri oluştururken, yurttaşların görüşlerinden yararlanmasının, onların medyaya karşı duydukları güvensizlik ve yabancılaşma sorununa da çözüm getireceği görüşü benimsenmiştir.(akt Mora, 2008, s:41

2.2 Yurttaş Gazeteciler ve Yeni Medyada Yeri

Yurttaş gazeteci ; Kurumsal medyadaki tekelleşme ve tektipleşme eğilimine bir tepki olarak gelişen internet gazeteciliğine paralel olarak ortaya çıkan, webloglarda/videobloglarda, yazılı ve görüntülü bilgi aktaran yurttaşlar, yurttaş gazeteci olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda da yurttaş gazeteciliğine atfedilen bir çok hedef ortaya çıktı. Shaffer’e göre, Yurttaş gazeteciliği, vatandaşların eğitilebilmeleri  için gereksinim duydukları konular ile güncel olaylar hakkında haberler üretmeyi,şehir ve yurttaşlık ile ilgili kararlar alınmasını, buna yönelik olarak diyalog ve faaliyetlerin sağlanmasını ve demokrasi anlayışı içerisinde vatandaşların sorumluluklarını harekete geçirerek geliştirmeyi hedeflemektedir.(akt.Kutlu,Ö.T,Bekiroğlu,O. S.255 )Hedefler doğrultusunda alternatif medya arayışlarında farklı gazetecilik anlayışı ve pratiklerine işaret eden yurttaş gazeteciliği, medyadaki tekelleşme ve okuyucuların medyaya güven kaybı gibi nedenlerle ortaya çıkmıştır. Bu ortaya çıkışta yeni medya ortamının sunduğu fırsatlar sürecin hızlanmasını sağladı.
Yurttaş gazeteciliğinin öneminin artmasıyla birlikte okullarda verilen medya okuryazarlığı derslerinden ziyade enformasyon akışını en üst düzeye çıkarmak ve herkesi yeni medya içerisinde bir gazeteci yapmak amacıyla verilen kurslarda dikkat çekmektedir. Herhangi bir donanıma ihtiyaç olmadan “tek bir fotoğrafla” dahi üretilebilecek enformasyon için geleneksel medyada yer alan uzmanlar ve iletişim fakültelerinde görev yapan akademisyenler yer almaktadır.Örnek olarak Bahçeşehir Üniversitesi aracılığıyla verilen derslerle “yurttaş gazeteciliğin Türkiye ve Dünyada yer alışı , yurttaş gazeteciler için teknik donanımlar (internet ölçme yöntemleri , tablet gazeteciliği web-tv , haber donanımları vb..)”,  herkesin yurttaş gazeteci olduğunu belirli ücretlerle , kapitalist düzene ayak uydurarak sertifikalamak istemektedir. (http://www.yurttasgazeteci.org/#!egitmenler/c1eps)


·        MORA, Necla, (2008) “Medya Çalışmaları Medya Pedagojisi ve Küresel İletişim” , İstanbul, Altkitap Yayınevi
·        SHAFFER J, ( 2004) “The Media and Civic Engagement” akt.Kutlu,Ö.T,Bekiroğlu,O (2010) “Türkiye’de Yurttaş Gazeteciliği Bağlamında İnternet  Haberciliği : Bianet Örneğinde Kentsel Dönüşüm Projesiyle İlgili Haberlerin Analizi” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı  6,2
·        www.yurttasgazeteci.org Erişim Tarihi 03.01.2014

2.2.1 İnternet  ve Sosyal Medya Etkisi

İletişim teknolojileri açısından internet, araç ve ortam olarak sunduğu imkânlar ile ilk ön plana çıkan araç oldu. Ardından internetle gelişen weblogların ve videoblogların açılması (youtube, wikiler) yurttaş gazeteciliğinin bir yeni medya olgusu olmasını sağladı.  Yeni akım internet ortamının ve internet gazeteciliğinin çığ gibi büyümesi , yeni bir iletişim mecrası, alternatifi olması medyayı; toplum, siyaset , ekonomi ve kültür ile birleştirdi ve bu konularda egemen söylemin içinde sesini duyuramayan, temsili zayıf olan kesimlere ev sahipliği yaptı. Bu kesim önceleri blogları, ülkelerde yaşanan olaylar merkezinde bulunan yurttaşların anında bloglarında haberleri paylaşması ile Blog haberciliği paylaşımı ve kullanımı artmıştır.


İnternet Haberciliğinin de uzantılarından olan hiperlokal medya ile  herhangi bir kanalla dünyanın herhangi bir yerinden paylaşılan-gönderilen haberlerin belirli kanallarla ile gerçekleştirilmektedir. Bu sayede bloggerlar da hiperlokal medya haline dönüşmektedir.  Blog haberciliğinin internetle gelişmesi ve yurttaş gazeteciliğine de katkı sağlamasının sebeblerinden bir kaçına bakıldığında;  bedava olması, milyonlarca kişiye ulaşma imkânının olması, karşılıklı tartışma ortamı oluşturması ve geleneksel gazetelerdeki gibi sütun, satır gibi kısıtlamaların olmamasıdır. Şüphesizdir ki; ilk muhalif anlamda gazetecilikte bloggerlar ile başlamıştır. Her istenilenin istenildiği gibi dile getirilmesi ve elde bulunan enformasyonların paylaşılması da yeni medya üzerinde internet ile birlikte yurttaş gazeteciliğinin gelişmesini sağlamıştır.


 “Yurttaş Blogger”lar Barlas’ın deyimiyle “pijamalı gazeteciler” adını alması  , herhangi bir kurumda profesyonel olarak çalışmayan ve sürekli internet-mobil aracı ile evlerinden haber paylaşımı yapmalarındandır. Buradan anlaşılan yurttaş gazetecilerin internet ile zaman-mekan kavramında sınırlama olmadığı ve yasalar oluşturulmadan da bu sürecin bitirilemeyeceğidir. (http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2005/07/10/Yurttas_gazeteciler_bloggerler_ve_habercilik )







İnternetin zaman ve mekan kavramını bitiren süreci başlatması, yurttaşların dönütlerinin anlık olarak sağlamasını, başta önemsiz gibi görse de, özellikle sosyal medya ağlarının çoğalmasıyla bu dönütlerin toplumda ses getirmeye başlamasına sebep oldu. Tek taraflı okumalar yerini paylaşımlara , yorumlara bıraktı. Yorumların karşılıklı tartışmalara döndüğü sosyal ağlarda bu internet gazeteciliğinin getirdiği muhalif olguyla birlikte , tarafların birbirlerini mahkemeye vermesine kadar süregeldi.(http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22056321.asp). İnternetin yurttaşlara  sağladığı anlık dönütlerle birlikte  800 kişiyi mahkemeye veren Gökçek ““İnanıyorum ki, 5-10 yıl sonra gazete diye bir müessese kalmayacak. Onları da tabletlerden takip etmeye başlayacağız.”  şeklinde internetin sosyal medyayla, sosyal medya oluşumunun sağladığı gazeteciliği dile getirmiştir.

          Bardoel’e (1996) s. 284-296) göre internet gibi yeni iletişim teknolojileri kullanıcıların basılı medyadan görsel medyaya yöneldikleri ve kullanıcıların iletişim sürecinde daha aktif olduğu, profesyonellerin aracılığına bağımlılığın kırıldığı, yatay, etkileşimli, aracısız bir iletişim ortamı yaratmıştır. (akt. Aydoğan A,s.30 ) Bu aracısız iletişim ortamında halkın enformasyonu üretme çabası etki olan etkendir. Bardoel’in aktardığı gibi bağımlılığın kırılmasında en büyük sebep ise sosyal medya kullanımlarının artmasıdır. Geleneksel medya sahipleri dahi sosyal medya editörü, sosyal medya analisti, arama motoru optimizasyonu uzmanları çalıştırmakta ve bu sayede içeriklere çok büyük paralar harcamayarak , yurttaşların oluşturduğu enformasyonları habere dönüştürmektedir.

            Gazeteciliğin yeni medyada sosyal medya üzerinden büyük bir kısmının paylaşılması bu işi bilinçli veya bilinçsiz yapan kişileri çoğul becerilerini ortaya çıkardıkları düşünülmektedir. Bu çerçevede iletişim alanında çalışacak kişilerin “çoğul becerili” olmaları, temel gazetecilik becerilerine ek olarak yeni medyanın gerektirdiği mesleki becerilere de sahip olmaları istenmektedir. Bu becerilerin aynı anda sosyal medya üzerinde dönüşümü , geleneksel medyayı etkilemiş ve geleneksel medya çalışanlarını da bir nevi kurum çıkarlarına uygun hareket ettiren yurttaş gazetecilerine dönüştürmüştür. Sosyal medya üzerinde yeni medyanın  bu kavram üzerinde şekillenmesi yeni bir haber anlayışı benimsetmiş , sıradan haber sayfalarını doldurmaya çalışan haberler yerine profesyonellerden internetin ve sosyal medyanın  temel teknolojik özelliklerine ve sosyal bir platform olmasına uyum göstererek çoklu ortam niteliğinde, farklı mecralarda sunulabilecek üretim yapmaları beklenmektedir.
  • www.hurriyet.com.tr Erişim Tarihi : 04.01.2014
  • BARDOEL, Jo, (1996). “Beyond Journalism: A Profession between Information Society and Civil Society”, European Journal of Communication,s. 11, akt. AYDOĞAN, A. ( 2010 ) “İletişim Araştırmalarında İnternet Gazeteciliği: Bağlamsal Çalışmaların Eksikliği” İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi , Sayı 35/Güz 2012
            Yurttaş gazetecilerin yeni-sosyal medyada etkin rol oynaması “ medya-okuryazarlığı kavramını oluşturdu. Sosyal medya okuryazarlığı veya yalnızca medya okuryazarlığı olarak da adlandırılan, insanların medya mesajlarını daha iyi anlaması, analiz etmesı, belirli açılardan değerlendirebilmesi ve daha bilinçli olarak tüketebilmesi sürecine verilen isim oldu. (http://mustimedia.com/sosyal-medya-okuryazarligi/)  İnternet sosyal mecrasında Facebook, Youtube, Twitter ve çeşitli blog ortamlarının , fikir, düşünce, fotoğraf, video ve yazıların paylaşılabildiği gündelik hayatın vazgeçilmezleri arasına girmesine ve geçmiş medya ortamına göre, yalnızca tüketici olma anlayışı neredeyse hükümsüz hale getirdi.

         Sosyal medyada özellikle yurttaş gazeteciliğine katkı sağlayan bir oluşumda twitter olmuştur. Sıradan insanların Twitter aracılığıyla zaman zaman birer gazeteciye dönüşmesi ve gazetecilik ortamının bu sosyal medya platformuna taşınmasını ifade eden twitter gazeteciliği, aynı zamanda günümüz medya ortamının bir gerçeği olarak kabul edilmektedir. ( Arık, 2013 s.274) .Bu gerçeklik 2006’da twitter kurulduktan sonra başlayan dönemde olayların merkezindeki yurttaşların anlık paylaşım ve geri dönütler özgür bir iletişim biçimini zorunlulaştırmış , süreci hızlandırmıştır. Süreç içerisinde geleneksel medya kurumları da artık yurttaş gazetecilik kökenli yazarları işe almaya başlamıştır. Twitter oluşumu içerisinde önemli olan takipçi sayısını en üst noktaya çekmektir ve bu başarıyla birlikte, bazı Twitter gazetecileri, 140 karakter üzerinden yaptıkları yorum ve tespitlerle önemli bir takipçi sayısına ulaşmakta ve buradan geleneksel medyaya sıçrayarak profesyonel gazeteci ve yazar haline gelmektedir. (Arık, 2014 s.282)

         Günümüz Türkiye’sine baktığımızda Gezi olaylarında bu oluşumun ne kadar etkili olduğu da görünebilir. Geleneksel medyanın “halka” göre yanlı haber yapması, bu gazetecilik kavramının daha fazla dikkate alınmasını sağlamıştır. Resmi gazetecilerden ziyade resmi olmayan “ yurttaş gazetecilerin” ürettiği enformasyonlar tüm dünyanın yakından takip ettiği mecra haline dönüşmüştür. Twitter ile Arık’ın bahsettiği gibi “, herkesin belli anlarda haberin unsurlarını üretebildiği bir ortam, enformasyon iletimi konusunda bir çeşitlenmeyi ve görece özgür hissetmeyi de beraberinde getirmiştir” ( 2013 s. 284)



  • ARIK, E, (2013) ,  “Yurttaş Gazeteciliğinin Günümüzdeki Görünümü: Twitter Gazeteciliği Örneği” , İletişim ve Kuram Araştırma Dergisi , Sayı 36/ Bahar 2013


2.1.3 Mobil Araçların Etkisi

         90’larda televizyon ile başlayan süreçte yayıncılık zor ve pahalı bir olaydı. Canlı bağlantıların az olması , uydu bağlantılı canlı yayın araçlarının çok büyük olması iletişimde zaman ve anındalık kavramını zorlaştırıyordu. İletişim teknolojilerinin gelişmesi yayın araçlarının küçülmesi daha sonra masaüstüne, notbooklara ve son olarakta 3g (3.nesil) ile akıllı cep telefonlarına , tabletlere girmesini sağladı. Özellikle 3g ile gelen özelliklerde;

( •Mesajlaşma, internet erişimi ve yüksek hızda çoklu ortam haberleşme desteği
 • Gelişmiş hizmet kalitesi
 • Gelişmiş pil ömrü
 • Konumlandırma hizmetlerinin sağlanması
 • İşletim ve bakım kolaylığı
 • Mevcut şebekelerle birlikte çalışabilirlik, 2G’ye dolaşım sağlayabilme
 • Mevcut şebekelere geriye doğru uyum sağlayabilme, düşük kurulum maliyeti

•Gelişmiş güvenlik yöntemleri sayesinde mobil ticarete ortam sağlayabilme
 • Göruntülü konuşmayı da sağlar.
 • Medya haberciliği açısında çekilen video görüntülerinin en hızlı bir şekilde haber merkezine yetiştirilmesi
 • 4 saatte indirilen 700 MB'lık Divx bilgisi 1 saatte indirilecek (2 mbit hız) (http://webledik.com/3gnin-getirdikleri.html)

internet erişimi ve yüksek hızda çoklu ortam haberleşme desteği” ”düşük maliyet” ve “ medya haberciliği açısından çekilen görüntü ve video görüntülerinin hızlı bir şekilde haber merkezine yetiştirilmesi” ele alındığında mevcut geleneksel medyanın ve yurttaş gazeteciliğinin etkilerini görebiliriz.

         Mobil araçlarların günümüzde hızlı bir şekilde yaygınlaşmasıyla birlikte akıllı telefon kullanıcılarının da sayısı arttı. Ertürk; Dünya’da 1.5milyar akıllı telefon kullanıcısı olduğunu dile getirmektedir.Bu da neredeyse Dünyada her 4 kişiden birinin medyayı anlık ve zaman kavramı olmadan takip edebileceği anlamına gelmektedir.  (http://www.marketingturkiye.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=14892:akll-telefon-kullanc-says-15-milyara-ulat&catid=65:guencel-haberler&Itemid=160)

Sürecin hızlanmasını sağlayan mobil cihazlar  neredeyse herkesi gazeteci yapması açısından enformasyon alanına etki etmiş , önemli-önemsiz hiçbir haber kaçmaz olmuştur. Halktan,yurttaştan gelen haber akışı mevcut düzeni olumsuz etkilese de , muhalif gazetecilik anlayışında önemli etkiler yaratmış her bireyin sesini duyurmaya başlamasıyla devam etmiştir.


Özellikle Twitter ve Facebook üzerinde etkili olan bu durum sosyal medyanın mobile gelişimini ortaya koymaktadır. İnternet ile mekan ve zaman kavramını bitiren süreç mobil içerisine girmesiyle an ve an dönütler sağlamıştır. Halk her dakika mobilin getirdiği kolaylığı tarafınca olumlu etki yapması şekliyle kullanmıştır.

         Cep telefonlarına giren uygulamalarla birlikte de yurttaş gazeteciliğinin etkisi artmaya başlamıştır. İlk uygulamalardan biri olan “VivaHiba” ile “ Medya Sensin, Paylaş” sloganıyla hem internette hem de mobil uygulama ile yurttaş gazeteciler platformu oluşturulmuş ve üye olan herkesin edindikleri enformasyonları mobil cihazlar ile de paylaşımlarına destek olmuştur. (http://bilgicagi.com/Yazilar/16003-yurttas_gazeteciligi_basliyor.aspx) . Mobile giren diğer bir yurttaş gazetecilik uygulaması ise “ Filtreli haberciliğe karşı yurttaş gazeteci atağı” sloganıyla 140 Journos oldu. 140 Journos aynı zamanda egemen kapitalist düzene karşı ,Bahçeşehir Üniversitesindeki gibi değil, tüm atölye  çalışmalarını tüm yurttaşlara açık ve ücretsiz bir şekilde düzenliyor. (http://www.yurttasgazeteci.com/2013/01/filtreli-habercilige-kars-yurttas.html#.UtLcP9JdWSo)

         Polat:“Yeni medya düzeninde gazete değil gazetecilik önemlidir.Gazeteciliği iyi bilenler iyi birer yurttaş gazeteci olurlar.” “Cep’teki muhabir , yurttaş gazetecidir” diyerek günümüz medyasında özellikle cep telefonlarının yurttaş gazeteciliğe katkısını belirtmiştir. (http://www.medyadernegi.org/cepteki-muhabir-yurttas-gazeteci/)




       
        3.SONUÇ


Gazetecilik ilke ve etiği açısından geleneksel bir medya türü gibi başlayıp mevcut tabuların yıkılmasına yardımcı olan ve tüm halkı olayların merkezine iten yurttaş gazeteciliği ; internet , sosyal medya ve mobil cihazların hayata girmesiyle bu ilke ve etikleri değiştirmiş ve sürekli tartışmalara neden olmuştur. Başlarda okuyucu kazanmak gibi görünse de , bu amaç kapitalist çıkarlar uğruna gerçekleşmemiş ve tam ters tepki yaratarak halkın gazeteciliği , halkın sesi olmuş ve ülkemizde bir nevi düzen karşıtı hal almıştır. Bu düzen içerisinde adını duyuramayanlar , sesi çıkmayanlar ve kültür emperyalizmi yaşayanlar bir anda fenomen olmuş ve webloglarda, videobloglarda,wikilerde  internetin sunduğu sayfalarda, sosyal medyada özellikle de Twitter’da bu gazetecilik anlayışının gelişmesine sebep olmuşlardır. Yurttaş gazetecilik kavramının mobile taşınması veri alışverişini hızlandırmış, görsellik çoğalmış ,gizli-kapaklı iş çevirmek zorlaşmış ve gündemi belirleyenler yavaş yavaş halk olmaya başlamıştır. Halkın içinden çıkan yurttaş gazetecilere talep artmış ve kurum kimliği altında çalıştırılmaya başlamıştır. Yurttaş gazetecilikle bir çok sorun oluşmuş en başında ise “herkes gazeteci midir” tartışması olmuştur. Mobilin gelişmesi gelişmelerin yakından takip edilmesini sağlaması , teknik araçların bir kısmının mobilin içerisinde yer almasıyla zaman-mekan kavramını ortadan kaldırması ve gazeteciliğin sadece yorum üzerine kaymasını sağlamıştır. Bu bağlamda “herkes gazetecidir” oluşumuyla tek bir yazı,fotoğraf dahi yıllarca fiilen gazetecilik yapan bireyleri sollamıştır. Sonuç olarak ; Yeni medyanın yeni kavramı olan yurttaş gazetecilik, yeni medya araçlarının teknolojik gelişmelere ayak uyduran milyonlarca insanı etkilemiş , doğuştan gazeteci olunur tabusunu ortadan kaldırmış, mevcut düzene karşı bir olgu oluşturmuştur. “Medya İktidar içindir” sözü artık geçerliliğini yitirmeye başlamış, Halk Medya olmuş , “Halk Halk içindir” sözü geçerliliğini, yurttaş gazeteciler ile bulmuştur.